Şehrin Ortasında Tarihi Bir Sahil Kasabası Kuzguncuk (19.06.2021)


İstanbul’un o dik yokuşlarının birinden geçince şehrin kalbine iniyoruz. Burası Beylerbeyi ile Üsküdar arasında kalan minik sahil kasabası  Kuzguncuk. Musevilerin bu topraklardaki ilk meskeniymiş. Sonrasında Ermenilere, Rumlara ve Müslümanlara da kucak açmış. Yıllarca hepsi bir arada barış içinde yaşamışlar.

Bu semtte gezerken tarihi, eski İstanbul’u o kadar güzel hissediyorsun ki. Dilersen son dönemlerde popüler olan üçüncü nesil kahvecilerde bir şeyler içip sohbet edebilirsin. Ya da Çınaraltı Kahvesi’nin boğaza nazır taburelerinde oturup çayını, kahveni yudumlayabilirsin. İstersen de pudra şekeri ile Kanlıca yoğurdunun keyfini sürebilirsin. Ben tabii ki bunu yaptım ? Martılar, boğazdan geçen gemiler seni selamlayacak. Karşında Ortaköy, Beşiktaş… İstanbul’un bir başka yüzü; köprü ve martılar. Zira bu semtin mavisi, yeşili kadar kedileri de çok meşhur. Her sokak bir kedi cenneti. Hepsi o kadar sıcak ve keyifli ki rahatsız etmeye kıyamıyor insan.

İstanbul’un bu tarihî semti yıllarca pek çok film ve dizi için plato da olmuş. Farklı kuşaklardan her kesimin izlediği Ekmek Teknesi, Perihan Abla, Hayat Bilgisi dizileri bunlardan yalnızca birkaçı. Sahil tarafından tepeye doğru uzanan İcadiye Caddesi’nden çıkarken Ekmek Teknesi fırınını görebiliyorsun. Mis gibi ürünlerinin tadına bakmadan geçme derim ?

Kuzguncuk’un tarih kokan evlerinin etrafında fotoğraf çektirenler çok fazla. Hatta hafta sonuysa özellikle uzunca sıra bekleyebilirsin. Cumbalı evlerine bakıp, ne hayat ve hikayeler biriktiğini düşünmemek de elde değil.

Kalabalığı geride bırakıp İcadiye Caddesi boyunca 10 dakika yürüyerek Kuzguncuk Bostanı’na ulaşıyorsun. Caddenin birkaç metre ötesinde solda bu bostan, şehrin orta yerinde köy hayatı  vadediyor. İçindeki domates, salatalık, biber fidelerini görmek İstanbul’un göbeğinde insanı mutlu ediyor.  Bostanın hemen tepesinde sıra sıra rengârenk ahşap evler ise buraya ayrı bir güzellik katıyor. Yalnızca şehirden uzaklaşmak, nefes almak için bile sık sık gelinebilecek bir yer burası.

Gördüğü ilgi büyüdükçe İstanbulluların sanatsal açıdan da değerlendirmeye başladığı bir semt olmuş Kuzguncuk. Sanat galerileri, antika mağazaları yavaş yavaş çoğalmış. Ben bir eskici abiye rastladım.

Kuzguncuk, sahile doğru inen bir kıyı kasabası. Sokakları bağlayan dik yokuşlardan bazıları rengârenk merdivenlerle kaplı. Bu aylarda Bican Efendi Sokağı’nın başındaki merdivenlere oturup Boğaz’ı seyre dalmak gibisi yok.

Bu semtte herkes ayrı bir hikâye taşıyor; her geçen an daha iyi anladım bunu. 

Bilmiyordum bu kadar güzel olduğunu, her sokağını ayrı ayrı gezip hikâyelerinin peşine düşmeden önce. Artık biliyorum. Ve şunu da biliyorum, Yahya Kemal’in dediği gibi, “Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.”

Sizde hemen keşfedin. Hatta sevdiğinizle boğaz manzarası ile günü batırın. Asla pişman olmayacaksınız.

Zaman ayırıp okuduğunuz için Teşekkürler Efem ???