Adından da belli olacağı gibi bu hikayeyi okuyunca bizi daha iyi anlayacaksınız ?
Soğuk bir kış günü 3 deli (2 böcek, 1 çiçek ?) Taksim’de buluştuk. Sadece bende fotoğraf makinesi var. Dolaşıp Galata’ya (aşkıma) doğru indik. Ve bizden bir zır deli yapacak pek bir şey kalmayınca; İncir Reçeli filminde bir sahnenin hayali olduğunu söyledi. Ve Youtube’dan İncir Reçeli Galata Sahnesi yazıp, 1 dakika 40 saniyelik videoyu izleyerek biz o sahneyi çekmek üzere yola koyulduk. Sahneyi yaklaşık 20-30 izleme sonrasında açıyı bulduk ve yavaş yavaş sokaklar arasında dolanmaya başladık. Tabii ki arada yine sokaklarda dura dura videoyu açıp izliyoruz.
Çok işlek bir sokağa çıktık ve ilk otelden yardım rica ettik. Otelin çatı katındaki restoranın balkonuna çıktım. En köşesine gidip, Galata’ya bakınca “Beyler açı burası ama bu bina değil” dedim. Teşekkür edip otelden ayrıldık. Karşı tarafa geçip, sokaktaki binaların yüksekliği ve detaylarını incelemeye başladık. Bir binayı gözümüze kestirip, hayali olan arkadaş içeri girip resepsiyondaki çocuğa sordu. Ve içeriden heyecanla çıkıp, bulduğunu söyledi. Koşarak içeri daldık ve esas macera bundan sonra başlıyor ?
Resepsiyondaki çocuğa arkadaşımız hayalini anlattı ve o kareyi çekmek içim biz çatıya çıkmak istedik. Ancak çatıya “film çekimleri için bile izin verilmediği” yanıtıyla karşılaştık. Üçümüzün ısrarları sonucu çocuk; izin için müdürü araması gerektiğini söyledi. Ve bizde heyecanlı bekleyiş başladı. Müdüre hayali ve detayları anlatıp, üç kişinin çatıya çıkmak istediği söylendi. Ve şansımıza müdür izin verdi ? Sonrasında 15 yıldır otelde çalışan tek personelde (İbrahim abi) anahtarın olduğu ve ona söyleyip bizi çatıya çıkaracağı belirtildi. İbrahim abi çağırıldı. Onunla da hayalimizi paylaştık ve rica ettik. Otelde en üst kata asansörle çıktık ve sonrasında yürüyerek, o sahnedeki kapıyı merdivenleri görüp dışarı çıktık. Karşımızda Galata ve İbrahim abi yanımızda biz aramızda keyifle konuşmaya başladık.
Abiye bizi çatıda bırakmasını söyledik. Yerde su birikintisi vardı orada yansıma fotoğrafları çektik. Beyler Galata’mla beni çekti. Derken biraz zaman geçirdik ancak biz bu çatının filmdeki gibi gece sahnesini çekip yaşamak istiyorduk. Abiyle konuştuk ve “biz hava kararınca gelsek olur mu?” diye sorduk. Tekrar müdürden izin almaları gerektiğini öğrendik. Aşağı inip, resepsiyondaki çocuğa teşekkür ederek akşam tekrar geleceğimizi ve abinin otelde kaça kadar çalıştığını öğrendik. 19:00-19:30 arası abinin otelden ayrıldığı bilgisini alıp, öncesinde otele gelmemiz söylendi.
Hava soğuk dışarı çıktık. Yüzümüzdeki gülümsemeleri anlatamayız ama Galata’nın altındaki kafeye gidip zaman geçirelim dedik. O arada da akşam çekim için ihtiyacımız olan eşyalara bakacağız. Bir şeyler içerken onları planladık ve ben çay bahçesinden ödünç çay bardakları istedim. Şarap kadehi bulmamız o anda zordu. Kafede sohbetle akşam 18:00 gibi hava kararmaya başlayınca çıktık. Hızlıca bir markete uğrayıp, şarap niyetine çantama vişne suyu attım. İçimizde heyecan ancak “Müdür tekrar izin verecek mi? Çatıya çıkacak mıyız?” soruları kafamızda hızlıca otelin yolunu tuttuk. Otele vardık. Ve resepsiyondaki çocuktan tekrar müdürü aramasını istedik. Ve biz ayakta heyecanla beklerken, müdürden olumlu cevap geldi. Biz İbrahim abiyle tekrar çatıya çıktık. Beraber çıkıyoruz. Çünkü tüm sorumluluk abide ve Allah korusun gözetim altında çıkarıyor. Ancak film sonrasında binanın kenarlarına yüksek camlardan korkuluk yapmışlar. O anki görüntü maalesef ki tam yok.
Akşam karanlıkta çıktığımızda Galata tüm muhteşemliğiyle karşımızda bizi karşıladı. Ancak çekim için beyler birkaç poz denediler. Maalesef olmadı çünkü çatı yüksek ve çevrede ışık yok. Bilirsiniz ışık olmadan fotoğraf ve çekim olmaz. Ben çocuklara birkaç deneme sonrası “boşverin çekimi de bu anın tadını çıkaralım” dedim. Ve biz kenarda olan 3 demir sandalyeyi filmdeki gibi Galata’nın karşısına çektik. Galata’nın ışıklarını izleyip, Sezen Aksu’nun “Seyirlik Değil Ömürlük Olsun” şarkısını açtık. Müzik eşliğinde onlar sigaralarını tüttürürken benim de canım çekti ve içemememe (bu nasıl bir kelime oldu yahu ?) rağmen keyifle bir sigara da ben yaktım. O anı size anlatmam mümkün değil. İstanbul tüm görsel güzelliği ile ayaklarınızın altında. Galata köprüsü ve restoranların ışıkları, karşıda görkemli tarihi yarımada ve Eminönü; tabii ki en değerlisi de benim Aşkım Galata tüm muhteşemliği ile karşımda.
Konuşmuyoruz ve buz gibi ayazda sadece o anı hissederek, yaşadık. Tabii hayali olan arkadaş o çatıda hayalini paylaştı ve biraz durup, donmadan 15-20 dakika sonrasında istemeden de olsa aşağıya indik. Çokça abiye ve çalışanlara teşekkür ederek otelden ayrıldık. Ödünç aldığımız ve kullanamadığımız çay bardaklarını çay bahçesine teslim ettik.
İşte o gün hayatımda öylesi güzel, değerli ve muhteşemdi ki. 3 Deli olarak bu anı ölümsüzleştirip, yaşamanın verdiği hazla günü hafızalarımıza kazıyarak beylerle evlerimize dağıldık.
Hayatınızda böylesi deli ve güzel dostlar olsun ki; hayatın zevk ve keyfini doyasıya yaşayın.
Zaman ayırıp okuduğunuz için Teşekkürler Efem ???